Pi’nin Yaşamı (Life of Pi)
![]() |
Telif hakkı : © 20th Century Fox |
Sartre’ın dediği gibi “Varoluş özden önce gelir”
mi?
Pi’nin yaşamı,
insanın hayatta kalma mücadelesini ve yaşamaya devam etmek için insanın
yapabileceklerinin sınırsızlığını metaforlarla anlatan bir film. Felsefi
yönünün yanı sıra, görsel efektleri de verimli bir biçimde kullandığı için
izlemek muazzam keyifli.
Filmin
kahramanı Piscine Molitor Patel ismindeki bir genç ve inanılması güç hikayesini
anlatırken insanı sınırlarını, kim olduğunu ve varoluşunu sorgulamaya itiyor.
Piscine Molitor Patel, kendi tabiriyle Pi, ailesiyle
Hindistan’da hayvanat bahçesi işleten, hayatındaki en büyük sorun çevresindekilere farklı ismini kabul ettirmek olan,
inanmaya meyilli, vejetaryen, uysal olmasına rağmen Hindistan’ın bozulan ekonomisi
sebebiyle Kanada’ya taşınmaları gerektiği için ailesine oldukça kızgın bir genç. Pi ve ailesinin İçinde bulunduğu geminin Pasifik okyanusunda batmasıyla hikayemiz
başlıyor. Kazadan kurtulmayı başaran Pi Patel, kendisini kırık
bacaklı bir zebra, bir orangutan, bir sırtlan ve üç yüz kiloluk bir Bengal
kaplanı ile birlikte bir sandalda buluyor.
Filme ait
görsellere buradan
ulaşabilirsiniz.
Spoiler alert
**Yazımın devamı film
içeriği hakkında bilgiler içerir, filmi izlemediyseniz filmin tadını kaçırmamak
için lütfen okumayınız.**
Yazacak hikaye bulmakta
zorlanan bir yazar, Pi’nin ismini almasını sağlayan aynı zamanda yüzme hocası olan manevi amcası Mamaji ile tanışıyor. Mamaji arayışta olan bu yazara Pi’den bahsediyor. Pi'nin yazarı Tanrıya inandıracak
bir hikayesi olduğunu ve bu yüzden tanışmaları gerektiğini söylüyor.
Mamaji bir gezgin ama bizim
bildiğimiz sıradan gezginlerden değil, bir yüzme havuzu koleksiyoncusu.
Mamaji'nin Pi’nin babasına Paris’te insanın hayatını değiştirecek kadar
temiz suyu bulunan bir yüzme havuzundan bahsetmesiyle bizler Pi’nin ismini
alma nedenini ve böylesine farklı bir ismin küçücük bir çocuk olan Pi’nin
hayatını nasıl zorlaştırdığını öğreniyoruz. Daha da önemlisi Pi’nin karakterinin
pes etmeyen tarafı ile ilk kez tanışıyoruz.
Film doğal park
görüntüleriyle enfes bir belgesel tadında başlıyor. Ardından bu görüntülerin
Pi’nin doğduğu park olduğunu öğreniyor ve hikayeyi yazar ile birlikte Pi’nin
ağzından dinlemeye başlıyoruz.
Hikayenin daha başında
Pi’nin babasının fırsatları değerlendiren, zeki bir işletmeci olduğunu ülkenin değişen koşullarına ayak uydurarak bir hayvanat bahçesi açmaya karar
verdiğinde öğreniyoruz. Pi, ailesinden bahsederken kurduğu nedensel
bağlantılar ile ailesinin dine, hayata bakış açısını ve nedenlerini anlatıyor
bize. O kendisini “Katolik Hindu”
olarak tanımlıyor ve “Biri tanıştırmadan
hiçbirimiz Tanrıyı tanıyamayız ki...” diyerek bu tanımını pekiştiriyor.
“Hepimizin aynı fikirde olmasını beklemiyorum ama hak vermediğim bir şeye inanmanı, her şeye körü körüne inanmana tercih ederim ve bu mantıklı düşünme ile başlar”Santosh Patel
Pi’nin arayışını izlerken beni en
büyüleyen şeylerden biri de ailesi oldu. Anne ve babasının görüşleri tümüyle birbirinden
ve Pi’den farklı olmasına rağmen sadece kendi doğrularını söylüyor, her hangi
bir dayatmacı davranışa yönelmiyorlar. Babasını sadece bir kere
sinirli olarak görüyoruz, o da hayvanların iç güdülerini oğluna öğretmeye
çalışırken. Babası, oğlunun kolunu ya da hayatını kaybetmesindense ruhsal olarak
izi kalacak bir anıya sahip olmasını tercih ediyor. Bu anıdan sonra Pi için
hayat büyüsünü kaybedip sıradanlaşıyor.
Hint dansının
bu kadar eski bir tarihi olduğunu ve her hareketin bir anlamı olduğunu
bilmiyordum, bu film sayesinde bunu da öğrenmiş oldum.
Ülkenin
koşullarının değişmesi nedeniyle ve Pi’nin ailesi denizyolu ile Kanada’ya taşınmaya
karar veriyorlar. Gemide yolculuk yaparlarken huysuz ve umursamaz aşçı rolünde Gérard Depardieu’yu görüyoruz. Pi ve annesinin tabaklarına pilav ile et koyuyor, vejetaryen
olduklarını söylediklerinde de “bu
hayvanlarda vejetaryan” diyor. Önemsiz gibi görünen bu cümle bizim için
filmin sonunda anlam kazanıyor.
Fırtına
yüzünden içinde bulundukları gemi batıyor. Karmaşa sırasında Pi, ailesini
kurtarmaya çalışsa da mümkün olmuyor ve bir zebranın filikanın üstüne atlaması
yüzünden içine düştüğü filika iplerinden kopup ayağı kırık zebra ile birlikte
suya düşüyor. Filika suya düştükten sonra, diğer insanlar sesine gelsin diye
bağırıyor; ancak sesini duyan sadece Richard
Parker adındaki kaplan. Filmin ilerleyen sahnelerinde bir sırtlanın da
filikada misafir olduğunu görüyoruz. Pi, sırtlanla ilk karşılaşığı andan
itibaren saldırma amaçlı değil, korunma amaçlı hareket ediyor. Filika
ilerlerken portakal suyu isimli orangutan da grubumuza katılıyor. Sırtlan
ilk olarak filikaya atlarken ayağını yaralamış olan zebraya saldırıyor, ikinci
kurban ise, sırtlana güçlü bir yumruk atmasına rağmen, orangutan oluyor ve Pi,
orangutanın ölümünü gördükten sonra değişiyor, bir nevi onun ikinci karakteri ile tanışıyoruz. Sırtlana meydan okumaya başlıyor
ve tentenin altından Richard Parker fırlayıp sırtlanın üzerine atlıyor.
![]() |
Telif hakkı : © 20th Century Fox |
Filmin
ilerleyen dakikalarında Pi’nin hayatta kalmak için nasıl çabaladığını
hayranlıkla izliyoruz. Pi, kaplanı ehlîleştiremeyeceğini biliyor ama belki
eğitebilirim diye düşünüyor, onun karnını doyurmaya, onu eğitmeye ve onunla bir
şekilde iletişim kurmaya çalışıyor. Kaplana
karşı olan korku onu tetikte tutuyor, kaplanın ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi de bir amaç
veriyor.
Filmin bana
göre en etkileyici sahnelerinden bir diğeri de, Pi’nin Richard Parker ile ton
balığı yüzünden kavga etmesi. Gemideyken zor diyebileceğimiz koşullarda, aç
olmasına ve farklı bir yemek seçeneği olmamasına rağmen et suyunu bile reddeden
vejetaryan gencin, açlık nedeniyle balığı çiğ çiğ yediğini görüyoruz. Zaten
kendisi de “Açlık, kendiniz hakkında
bildiğinizi sandığınız her şeyi değiştiriyor” diyerek bu sahneyi
pekiştiriyor.
Filmin
sonlarına doğru Pi ve Richard Parker mirketlerle dolu, huzurlu bir adaya
ulaşıyorlar, ama Pi kendisini bu huzurlu rehavete kaptırmıyor, şüpheci
yaklaşıyor ve bu adanın etobur bir ada olduğunu anlıyor. Sonuçta Pi ve Richard
Parker adayı terk ediyor. Bu sahne, Pi’nin vazgeçmekle devam etmek arasındaki
tercihini çok güzel vurgulamış bana göre.
Sonunda Meksika
kumsalına, insanın olduğu medeniyete vardıklarında, Richard Parker arkasına
bile bakmadan ormanda kayboluyor. Ve Pi, onun arkasından çocuk gibi ağlıyor.
Pi
kurtulduğunda Japon nakliye şirketinden iki kişi onunla konuşmak için geliyor,
amaçları geminin batma sebebini tespit etmek. Ancak Pi’nin hikayesine
inanmaları mümkün değil. Bu nedenle Pi ikinci bir hikaye anlatıyor. Bu hikayede
dört kişi kurtulmuştur. Kurtulanlar aşçı, pilav ve et suyu yiyen Budist
denizci, Pi ve Pi’nin annesidir. Budist denizci filikaya atlarken ayağını
incitmiştir ve aşçı bir şeyler yapmazlarsa denizcinin öleceğini söyler, ona
inanırlar ama aşçının dediklerini yapmalarına rağmen, denizci ölür ve aşçı ilk
balığını yakalar. Pi, aşçının balığı nasıl yakaladığını anlamaz ama annesi ve
sırf balık yemi olarak kullanabilmek için denizciyi öldürmüş olduğunu fark eder
ve çok sinirlenir, aşçıya tokat atar. Aşçı, denizciyi sadece yem olarak
kullanmaz, yiyecekleri olmasına rağmen onu etobur bir hayvan gibi yer. Bir hafta sonra sudan bir sebepten dolayı Pi’ye vurur ve bu Pi’nin
annesini çıldırtır. Pi “yapabileceğim
hiçbir şey yoktu, başımı çeviremedim” diyerek o günkü şoku ve suçluluk
duygusunu özetler. Ertesi gün kaplan
gizlendiği tentenin altından fırlar ve aşçıyı öldürür.
Nakliye
şirketinden gelenler bu ikinci hikayeyi kabul eder, teşekkür eder ve giderler.
Aldığı Ödüller:2013 Altın Küre en iyi müzik ödülü,2013 Oscar en iyi yönetmen, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi görsel efekt, en iyi özgün müzik ödülü.Filmin Künyesi:Yönetmen: Ang LeeEser: Yann Martel’den aynı isimli eserSenaryo: David MageeMüzik: Mychael DannaGörüntü Yönetmeni: Claudio MirandaOyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Ayush Tandon, Gautam Belur, Adil Hussain, Tabu, Ayaan Khan, Abbas Khaleeli, Vibish Sivakumar, Rafe Spall, Gérard Depardieu, James Saito, Jun Naito, Andrea Di Stefano, Shravanthi Sainath, Elie Alouf, Padmini Ramachandran, T.M. Karthik, Amarendran Ramanan, Hari Mina Bala, Bo-Chieh Wang
Yorumlar
Yorum Gönder